...sigarayı ters yakmak ve nekadar dalgın olduğunu kendi yüzüne vurmak...hiç unutamayacağını tekrar tekrar anladığın biriyle yaşadığın güzel günlerin özlemini tekrar içinde bulmak...bir telefon kadar yakın olduğunu düşünüp 'ya açmazsa?!' diye yokluktan var ettiğin umudunu yokluğa teslim etmeyi göze alamadığından arayamamak...'beni onun kadar sevecek birini bulamam' demişti arkadaşına,yanımda,susmuştum!Beni ondan daha çok sevecek birini bulamayacağımı yeni anlıyorum!Sevilsem de onun beni sevdiği gibi,kimse içten bakamaz bana onun gibi!Gözleri,içinde kaybolmak istediğim parıldayan karanlık bir kuyu gibiydi.Parıldayan karanlık olur mu hiç,vardı işte,sadece onda,benden başkası göremezdi!Keşke ordan başka yerlere çekmeseydi kader beni,keşke!Aşk yakışmıştı bize,ne ona ne de bana,sadece 'biz'e!Ama elimde ne kaldı,bir kaç fotoğraf ve güzel anılardan geriye...'çok sev...' demişti, 'çok sev,hiç sevmemiş hiç sevilmemiş gibi çok sev!'...OLMUYOR İŞTE!Hiçkimse onun kadar içime işleyemeyecek işte!Kim bilir,şimdi nerde,nasıl,ne yapıyor?...Bu sorular benden hiç gitmeyecek,o beni çoktan ulaşmayı istemediği düşlerine terketmiş olsa bile!Hayatımın en güzel günlerini siyah bir kutuya hapsedip ona geri vermiştim,belki bir gün beyaz bir kutuda bana geri dönerler diye.Ama eminim ki çoktan yakılıp yıkıldılar,belki de kayboldular,ona ilk hediyem olan çakmak gibi, 'biz' gibi,zamansız yitirildiler!!!