Bu sitedeki lavinya.net forum/panolar sayfası bölümü 22 yıl önce yani 2002 yılında kurulmuş, 11 yıl önce 2013 yılında ise aktif kullanımı durmuştur. Güncel/yeni paylaşım yoktur. Yalnızca arşiv/nostalji için yayına açıktır.

Bir çevrimdışı analiz

Derinden Panolarıdır. Lütfen Şiir Yazmayınız.
Cevapla
metalipsis

Bir çevrimdışı analiz

Mesaj gönderen metalipsis »

sımsıkı kavranılan bir keşmekeş;
bir hatun,bir avuç para,bir hayal kırıklığı,bir umut,bir hayal...
sıralanacak emanetler aslında çıkarla mevzu bahis olunan varla alakalı!
bu alaka bazen öyle can sıkıcı hal alır ki,kaçmak arzusu bastırır bir yerlerinde ruhun...

bu kaçış aslında keşmekeşin ta içinedir...

bazen bir hatunun kollarında,bazen şişik bir banka hesabı,bazen bir evlat güven verir hayata bakışına...

birilerine...

dur deme lüksü olmaz varlığın,imtihanı mükemmel kılan sebeplerin arkasındaki eli görmektir.

O keşmekeş bir sıfattır,ismi bulmak gerek sıfatı kullanarak...

dillendirmek lazım gönlü,dilsiz olarak...

sır ve dilin garip ilişkisini çoğu kez insanlar komplo yada hastalıklı bir fikir olarak algılasada ,her hakikatin gizlendiği bir göz ,bir kalp, bir dil vardır aslında...

samimyet bazen açar anahtar olur,bazen bir gözyaşı...

bazende sadece niyet...

karanlıkları keşmekeş olarak niteleyip, devamlı hayata sövmek çizgisinde yaşayanlara keşmekeş çoğuna bir arabesk...

hayatın sınırlarını bulmak için kendi sınırlarını çizmek gerek, buda o sövülen çizgideki keşmekeşin içinde...

sıradanlığın mahzeninde ,elinde mumla kendini arayan insanlara...!
metalipsis

Mesaj gönderen metalipsis »

Oraya gitme demedim mi sana?
Seni yalnız ben tanırım demedim mi?
Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi benim
Kaynağın benim demedim mi?

Bir gün kızsan bana Alsan başını yüzbin yıllık yere gitsen
Dönüp kavuşacağın yer benim demedim mi?

Demedim mi su görünene razı olma?
Demedim mi sana yaraşır otağı kuran benim ancak ?
Onu süsleyen, bezeyen benim demedim mi?

Ben bir denizim demedim mi?
Sen bir balıksın demedim mi?
Demedim mi o kuru yerlere gitme sakın?
Senin duru denizin benim demedim mi?

Demedim mi yolunu vururlar senin?
Demedim mi soğuturlar seni?
Oysa senin ateşin benim
Sıcaklığın benim demedim mi?

Türlü şeyler derler sana demedim mi?
Ölmezlik kaynağını kaybedersin ,
Yani beni kaybedersin demedim mi?
Söyle bunları sana hep demedim mi?

mevlana
En son metalipsis tarafından Perşembe, Ağustos 11, 2005 05:03 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
metalipsis

Mesaj gönderen metalipsis »

Olduğum gibi kim görebilir beni ?
Ne rengim var benim ne nişanım,
Benim de bildiğim sırlar var diyeceksin ama,
Hem o sırlarım ben,
Hem o sırları saklayanım.

Bu gönül ne vakit durulacak, bilmem.
Ama şu anda hiç kımıldamadan duran da benim,
yürüyüp giden de ben.

Ben bir denizim,
kendi varlığı içinde taşan,
uçsuz bucaksız,
Alabildiğine geniş,
kıyısız , hür bir deniz.

ıki dünyada da yok oldu gitti bende,
Artık ne bu dünyadan sorsunlar beni,
ne o dünyadan.

Sen bizim tıpkımızsın , dedim, ey can !
“Amma yaptın,” dedi,
“O da ne demek?”
“şu gördüklerin hep ben’im”
Yoksa , dedim sen “O” musun ?
“Hey kendine gel, sus !” dedi,
“Benim ne olduğum dile gelmez.”
Öyleyse, dedim, işte sana dilsiz, dudaksız konuşan biri,
Yoklukta ayaksız yürümedeyim, gökteki ay gibi,
ışte sana elsiz ayaksız durmadan koşan biri.
“Böyle koşup durmak, dedi bir ses, senin nene gerek ”
“Bak bana , apaçık ortadayım da gene gizliyim.”
“Sen beni gör asıl , beni!”

Eşi bulunmaz bir gizli maden olmuşum;
Eşi bulunmaz bir deniz olmuşum ben,
Tebriz’li şemsi gördüm göreli.


Mevlana
metalipsis

Mesaj gönderen metalipsis »

Eia, ergo, Advocata nostra, illos tuos misericordes oculos ad nos converte. Et Iesum, benedictum fructum ventris tui…
metalipsis

Mesaj gönderen metalipsis »

aşağılarda bir yerde dostlardan biri benim arabesk diye nitelediğim şarkı sözlerinden birine yer verdi. beni böyle nitelediğim için de gerçek acılardan halktan uzak manasına entelektüel olarak yorumladı. hatta düşlerimi de herhalde onlar için yapıyormuşum izlenimi de verdi. böylelikle dostumuz beni bir şeyle değil bir kaç şeyle birden vurmuş oldu. belagat işte. ne yaparsın. bu konuda gerekli izahatı lafın tamamını söylememe düsturunu da elden bırakmadan yapmak lüzumu doğdu. aşağıda örneklerini vereceğim ses ve söz sanatçılarının yaptıklarını orjinal ve de arabesk şeklinde niteleyeceğim. niçinliği üzerine durmayacağım. çünkü bu lafın diğer kısmı olacak. arabeskin karşısına orjinal diğer bir tanımla özgün kelimesini koymam sanırım arabesk derken neyi nitelediğim bilgisini size verdi. vermedi mi? yapacak bir şey yok? verecekti, öyle anlaştık.

mesela orhan gencebay’ın eserlerinin bir kısmı müslüm’ün tamamı arabesktir. yağmur şiiri hariç nurullah GENç’in bütün şiirleri … attila ilhan’ın şiirlerinin yüzde yetmişini öngörebiliriz ( arabesktir) ahmet telli’nin bütün şiirleri arabesktir. bunun karşısına hüseyin atlansoy’u özgün bir şair olarak koyabiliriz. behramoğlu, sunay akın gibiler de arabeskten yakayı kurtaramadılar. fatih nusrat han özgün bir adamdır. hiç arabesk olmadı. ismail acarkan denen adam da deneme türünün arabeskini temsil ediyor. arif pamuk’un hazırladığı dua kitapları da öyle. bunun karşısına özgün bir yapıt olarak delail i hayratı koyuyoruz. sezen aksu orjinal bir bestekar ve söz yazarıdır. çok az arabeske kaçtı. mike tyson arabesktir, will smith de öyle ama müslüman olanları içinde hiçbiri müslümanlığın da bir getirisi olan özgünlüğü yusuf islam’daki kadar yakalayamadılar. cemal süreya cins ve orjinaldir. cahit koytak, ahmet murat. ama celal fedai arabesktir deyip bu kefede bir kıyas olayına girersek biz de arabeskiz.


Düşyapımevi ...
En son metalipsis tarafından Perşembe, Ağustos 11, 2005 05:06 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
metalipsis

Mesaj gönderen metalipsis »

yakından geçen bir çift göz yada bir çift söz… insanın iliklerine işleyen,kaçıncıdır bilmem;ders alınıyor mu onu da bilmem.Bu kadar dillendirmek doğrumu onuda bilmem.Mükellefiyet ağırlığınca bir bilgi yada tecrübe nefes alamsını zorlaştırıyor,kelimeler zor duyuluyor,sinirler gergin… bilmek alimlerin kisvesi bir yönü şeytanlaşmakta iradeye bağlı olarak.Bir çift gözde mahrum olmak bir çift söze… bu kadar ihlas sıfatına müptela dostlar varken bu inkisarın sebebi nedir diye sorardım çoğu kez… inkisar varlığını yokluk haritalarında kelime cambazlıklarıyla dolandıran bir ihtardı diye … … Neyse, yön vermek amacı olan cümleler kısa olmayacak,kısa olursa cümle olmayacak… bir cevap yazma azizliğinde olmayacak… hesapların içinde bir tufeyli umuduyla etrafına bakan bir edebi cümle telaşı olmayacak… keskinlik zatında baki kalmaz deyip,hissetmeden yazmayacak… bir üstad edasıyla cümlelerine bakıp vay be demeyecek yada bunu içinden geçirmeyecek… … bir muhabbet bir çift göze… kifayetinde kemiyetin keyfiyetsiz kaldığı bir sürü cümle kurmak gelir içimden bir çift göze… kısaca muhabbet iffetin dilinden kurtulmadan cümleleri bitirmek lazım… …
metalipsis

Mesaj gönderen metalipsis »

Çiçeklerin güneşe döndüğü gibi, Bende sana dönüyorum...
metalipsis

Mesaj gönderen metalipsis »

bir bakmak lazım aslında,sebeble sebeb arasındaki ilişkiyi anlamak için,zira sebeb müsebbibe teslim olması gerekirken imtihan sırrına dahilen bir acayip şekilde hep keser sapı zahiren bizleri dövmekte...

hikmet sahibi dostlar diyebilirler, sabır,imtihan...

Aslında çoğu kelimenin hakikatine vakıf olmadan yazmaya başladığımı fark ettim.Yemeler, gülmeler, dertlenmeler,duygulanmalar,sızlanmalar çoğunun nefsim için olduğunu...

dillendirmek ayıpları söz mecliste olsada, tutmak lazım fikirleri savrulmadan umarsızca...

hep dik dik hayata dair...

terör dillendikçe bir fırkadır dillenen görünenin altındaki görünmeyen bir el...

o elin altında daha geniş ve yezdan bir el var ancak...

hikmetini anlamaktan aciziz,hikmet sahiplerine de sormaktan haya ederiz.

Sahi göbeğin oval biçimi tesbihi mi hatırlatıyor,göbek büyüyor,dil büyüyor...

duran bir ölü kalp...

bak dur keşmekeşine sen deli hüsrev,bin peşrev çalsalarda ruhun uyanmaz ...

Erkan baba dillendirsede nazene vermişler dünyayı diye...

bir kör bakış,bir layemut his....

sabaha karşı hiçlik; derinden ayıplara ve sevaplara...

bütün varlığınla ama buda geçici bilmektesin, ve de hergün ölmeye devam...

fırlamalık fıtratı dusturunca ali bir makamdır;zira her tekamül ehlinin istidadı yoktur...

Allah lütfetmiştir...

lahza lahza...

adamlık odunu,kese kese~~

sahi keser neden hep bizi yontar derken cevaba değil mefulun durumunu sorarım aslında...

fail den bi haber bir insanın kalkıp dolaylı tümleç sormasını beklemeyiniz efendim...

dipden bir uğultu gece 2,16 hala cevap gelmedi...

ya şimdi konuş yada sonsuza kadar sus o zaman...

zira dengemi bulmak için her daldığımda o derinlere bir yerlerde birşeyleri mi unutup çıkıyorum...

o unuttuğum şeylerin içinde hep sen oluyorsun ne garip değil mi,

olaylar senin elbiselerini çok rahat giyiyorlar yada giydiriliyorlar...

hatırlatmak için uyan ey uyuyan...

sana aslında sen derken kim olduğunu bilmiyorum ama eminimki sende beni bir yerlerde sen diye arıyorsundur...

çok zalim olmak kasdıyla öldürmek için gittiğim her ruh cinneti vaktimde,bir ehlileştirirdi ruhumu...

sen değildin biliyorum ama o seni sever di ...

diye umut ediyorum...

bir gavs zamanı olsa da nazarı çalsa bizi , ahu gözlerinde biçimsizce asılı durmak çok dokunuyor...

zira hala kapında beklemekteyim...

Ayyüzlüm...
metalipsis

Mesaj gönderen metalipsis »

Ne demiştik;kadınlar aşık olmazlar. Bu konuyu daha da açalım. Malum,kapitalist bir sistemde yaşıyoruz ve sınıflaşmalar var. Bir piramit gözünüzün önüne getirin ve onu 5′e bölün cok kabaca.Bir kısmımız onun en üstündedir maddi zenginlik olarak,diğer kısmımız onun bir altındadır.Digerlerimiz ise giderek alta dogru yayılır,en alt ve onun bir üstü -genellikle de orta direk kesim olarak da nitelendirilir-en kalabalık yerlerdir.İşte bu sistem böyle bir piramittir.Çalışarak geçebilirsin sınıfları,her yolu da mübah görüyorsan daha da hızlı geçersin.

Eee dediğiniz duyar gibiyim ne alaka yani aşkla.

Bu teorim için 2 şekilde çerçeve çizmek istiyorum.İlk çerçevem;bu teorim özellikle Türkiye ve Türkiye’ye benzer ekonomik yapıya sahip,ne tam kapitalistleşmiş ne de tam bir feodal olan 2 araya sıkışıp kalmıs ve henüz sanayileşmesini tamamlayamamıs toplumlar ve ülkeler içindir.İkincisi ağırlıkla evlilik düşünme çagına gelmis bayanlara yöneliktir.Feodal toplumlarda boyle bir konu genellikle yoktur.Ornegin annelerimiz babalarımızın zamanı ve ondan önceki nesiller bu aşkları yaşamıs olabilirler,nispeten feodal toplum oldugumuz için o zamanlarda.Ya da oldukça ilerlemiş toplumlarda da böyle bir sorun yoktur.Kimsenin cok da umrunda degildir.

İşte bu tür iki arada bir derede toplumlarda evlilik yaşına,artık evleneyim diyebilen çağlarına gelmiş bayanlar(yani onun öncesindeki ortaöğretim ve yüksekokul aşklarından sözetmiyorum,gerçi onlarda aşk degil,farklı bir tanımı yapılabilir)bulundukları sınıfa göre üç aşagı bes yukarı kendilerini tanımaktadırlar. Yani çok kabaca,kendi puanlarını bilmektedirler.Elbette oturup hesap yapmazlar. Bu puan içgüdülerle olusur.Daha kolay anlaşılması için yazımda sık sık puan tanımlaması duyacaksınız. Evlenme aşamasında da adaylara dikkat ederken her bayanın dikkat ettiği çok çok kabaca 4 özellik vardır ve herkes kendi bulundugu sınıfa gore degerlendirir,sonucunda da puanları toplar.Elbette içgüdüsel olarak,anlık,eline defter,kalem hesap makinesi almaz.Tekrarlıyorum daha iyi anlatabilmek için bu terimi kullanıyorum.(Bu dört özellik çogaltılabilir,herkes birşey ekleyebilir.Bu 4 özellik benim en genelleyebildigim ve toparladığım 4 özelliktir) Örnegin;Önce gelecek vaad edip etmedigine, bitirdiği okula,fiziki özelliklere,ailesinin maddi durumuna ve ahlaklarına bakılır.Ozellikle sonuncusu dikkat çekicidir.Çunku bizim bildigimiz ahlak anlayısı degildir bu pek de veya daha dar anlamlı bakışlarıdır. Daha cok -aman bizi aldatmasın veya aldatırsa da haberimiz olmasın,coluguma cocugumza iyi bir baba olsun falan…Yani eve her ay 500 YTL götür alın terinle,pek de sıcak karşılanmazsın,ama 10,000 YTL götür kaynagı ne olursa olsun,bu parayı nereden kazandıgımız,alın terinle olup olmadıgı cok da onemli degildir onlar için.Sormazlar kaynagını,afiyetle yer,keyif sürer,ona buna hava atarlar.İsterse uyusturucudan olsun,sormazlar ki bilsinler.Belki de korkarlar.Yalan da soyleyebilirsin,yeter ki profesyonelce olsun.Arada sıra da içki de içebilirsin canım,yeter ki tadında bırak,sarhos olma, İşte böyledir ahlak anlayışları, Toparlarsak; bu dört kriteri dikkkate alarak hepsine ayrı ayrı puan verirler ve kendi notlarıyla kıyaslarlar.Mesela bir bayan en en üst tepede degilde toplumsal sınıf olarak bir altındaki çok zengin kategorinin bir altındaki yerde.Karsısına çıkan adayda;iyi bir okul bitirmiş,gelecek vaadeden bir meslek yapıyor,ileride de belli ki terfiler edecek ve ust noktalara gelecek,alır 100 uzerinden 90′ı.ailesinin maddi durumu da iyi,mal mulk kalacak belli.Ben su aileyle evlendim diye havasını da atabilecek,oradan da 90 aldı adayımız.E ahlakı da fena sayılmaz,aldatabilir ama duyurmaz falan filan işte.Oradan da 80 alır.Çok yakısıklı oldugu soylenemez,hatta hiç degil.Oradan da 40 verir ve toplar,4′e böler 75 çıkar.Kendisinin puanı 70-75 aralıgı ise bir kez daha dusunur,naz yapar,oyalar ama elinden kaçırmak da istemez,bakarsın daha iyi not alan biri çıkmaz karşısına çünkü.Bir anda gondermeyip zamanla olur da diyebilir,daha iyisi çıkarsa kusura bakma da der,çünkü yeni çıkan 85 alıyordur. Fakat 60-70 aralıgında veya daha da altı alıyorsa hemen kabul eder,fırsatı kaçırmaz ve bir anda aşık oluverir? Nereye gelmek istedigimi artık anlamışsınızdır. Maalesef onlar BİZLERE DEĞİL,BİLİNÇALTLARINDA BİZE VERDİKLERİ PUANLARA AŞIK OLUYORLAR.

Bizim özümüz,ruhumuz,delikanlılıgımız,dürüstlüğümüz cok da önemli değilmiş degil mi? Adam gibi adam olmamıza gerek yok.Bir son model BMW ile git bakalım,120 kilo ol bir de ustune ustluk ,uyusturucu zengini olarak..,biraz nazdan sonra nasıl kabul ediyorlar,kıroyum ama para bende diyenleri,bir sürü iyi tahsil yapmıs kızlar.

Bu örneğin pek görüldüğü soylenemz ama yinede konunun daha iyi anlaşılması için vermem gerektiğini düşünüyorum. Bu nasıl aşksa -piramitin 4.bolumunde yer edinmiş bir kızın yanına gidip, hayatım seni çok seviyorum,senin için ölürüm diyen bir kız olsun.Üstelik bu kız,ne zaman evlenecegiz diye sormaktadır sürekli.Ve sende piramitin en ustunde yasayan biri olarak evinin önünden gecerken cok begenip takip ediyorsun,hem piramitin ustundesin ve o piramitinde 80′inin uzerinde alan birisin üstelik.İzini bulup benimle evlenir misin diyorsun,o daha dune kadar aşık olan o kız her ne hikmetse bir anda aşkı bitivermiyor mu?Belki biraz nazlanır o kadar,Israr edersen o delikanlının elinden alıverirsin kızı .

Hani aşıktın daha dune kadar noldu aşkına? İÇİ BOŞ PUAN AŞKI. Hayatın gerçekleri maalesef. Her piramit sınıfının da kendine özgü katsayılar var.Mesela sen 2.sınıftaysan ve orada 75 alıyorsan bir alt sınıfta 85 alıyorsundur,bir alt sınıfta da 95 ornegin.

Hiç dusundunuz mu evlilikler niye bu kadar cok boşanmayla sonuçlanıyor artık.Bakın her evlenen 2 çiftten birinin bosandığını söylüyor istatistikler. Niye mi? Bir örnek daha.Sana bir puan verdi kız.Sınavı kazandın ve evlendiniz diyelim. Fakat sana biçtiği puanın gerçek puan olmadıgını gordu kadın.Ya da puanın düşmeye başladı.Ya işten cıkartıldın,ya maaşın dustu,ya eskisi kadar yakısıklı degilsin,ona çekici gelmiyorsun.Al sana boşanma sebebi.Elbette kimse bundan dolayı boşanmak istediğini soylemez.Cok profesyonelce,kurnazca sorunlar cıkartmaya baslarlar evliliklerinde ve sonu boşanmayla biter.Erkeklerin ellerine haklı sebep bırakmak istemezler.İstemezler çünkü toplumda haklı olarak gorulduklerinde sosyal sınıfları duşmez,hatta yeni evlilik yapma şanslarını kaybetmezler.Yani üstüne üstlük bir de suçlu olursun toplumda da puanın elde olmayan sebeplerden duserse. Tersi de mumkun tabi ki.Endişelenmeyin.Evlendiğinde ikinizde 70 alan bir çiftsiniz diyelim.Yani denk davullar.Dırdırların biri bin para.Sende evi temizleyeceksin,ne demek yani her gun ben mi yapacagım.Her gun yemek yapmam senin elin kolun yok mu suyunu kendin getir.Bunu da giyerim onu da,eşitiz seninle durumları., karısamazsın bana dır dır ları, Ama bir terfi et,bir acayip paralar kazanmaya başla.Çıkart puanını 90′a gör bakalım dır dır kalıyor mu? Kral muamelesi görmeye başlarsın,sana aşıgım lafları falan.

TEORİMİ ÖZETLİYORUM: 1-KADINLARIN SANA VERDİĞİ PUAN ONLARDAN USTTE OLDUGU SÜRECE VARSIN VE HUZURLUSUN.ARADAKİ MARJI NE KADAR AÇARSAN O KADAR HUZURUN ARTAR. 2-AŞK YOKTUR,PUAN VARDIR.KADINLAR AŞIK OLDUKLARINI ZANNEDERLER AMA BİLİNÇALTINDA VERDİKLERİ NOTA AŞIK OLMUSLARDIR,SANA DEGİL. 3-SANA BİR KİMSE İLANI AŞK EDİYORSA BİL Kİ PUANIN ONDAN YUKSEKTİR VE SENİ KAÇIRMAMAYA ÇALIŞIYORDUR. 4-AMA BU GARANTİDE OLDUGUNU GOSTERMEZ,SENDEN DAHA İYİ NOTLAR ALANLARDA VARDIR. 5-SOSYAL PİRAMİTİN USTUNDEKİ BİRİ,ALT KATEGORİLERLE DAHA RAHAT EVLİLİK YAPAR,PUANLARININ YUKSEKLİGİNDEN İŞTE BU SEBEPLERDENDİR Kİ,EVLİLİKLER İÇİ BOS YAPILMAKTADIR.SEVGİDEN UZAK,MATERYALİSTÇE.ÇIKAR İLİŞKİSİ UZERİNE KURULMAKTADIR. Bu teorim için çevremde çok ama çok az istisna gördüm.İnşaallah sayıları artar. Artar da gerçek aşkları tekrar görmeye baslarız.

Materyalizmden uzak,saglıkta da saglıksız hallerimizde de, İyilikte ve kötülükte, Özümüz için bizi sevenlere ve aşık olanlara bir oluncaya dek ömür boyu ölümüne aşık olmayı yasamak en dogal hakkımız. Ha hadınlar böyle dusunuyor da erkekler nasıl peki? Biz de cok matah degiliz canım.Ama onlara göre kesinlikle cok daha duygusalız,hemen unutamayız,yaslarını onlardan daha uzun tutarız.Biz aşık oluruz puana falan cok da bakmadan.Safça,iyi niyetlice.Bazen bir bakışlarının ardından yıllarca peşlerinden koşarız,ama hiçbir kadın hiçbir erkeğin bir bakışından etkilenip koşmaz. İşte farkımız buradadır.

Yazmayı unuttum;Bu bir alıntıdır:)
metalipsis

Mesaj gönderen metalipsis »

kadınların erkeklere oranla çok daha duygusal oldukları tarihi bir yalandan başka bir şey değildir.

kadınların zaafiyeti vardır doğru ama bunu duygusallıkla açıklamak yanlış. mesela şahit olarak bir yerine iki kadının istenmesi durumu da budur. kadının çok zarif düşünüyor oluşu falan değildir. kadının zaafları oluşudur.

kendi duygularına göre hareket ettikleri akli tutumları geri tuttukları içindir. yoksa çok nahif çok incitmeyen çok kalbi çok hasbi çok yandaş oldukları koca bir yalan.

aşk erkeğindir zaten. kadın sever evet. işte neva. evine ekmek getirecek okumuş hal bilen bir adamı tercih sebebi yaparken bunu anlatıyor. bu kötü mü. hayır bu çok güzel. evlilik şartı. ayağı yere basan aşk olamaz. sevgidir o. durulmuş, yolunu bulmuş, rotası sarsılmayan bir şey… aşk bozgundur. bozguncudur.

erkek kadının zülfünde kaybolurken evet işte tam o anda kadının düşlediği güzel bir evde oturmak olabilir. ya da başka bir erkekle kuracağı evlilik.

bir genelleme yapmamıza engel büyük bir sebep duruyor önümüzde: insan olmamız. anlattıklarım geneli zorlar ama genel olamaz. ne kadınlar var. ve lakin hiç aşık olmadan toprak olmuş olan erkekler de…

Düşyapımevi
Cevapla