Bu sitedeki lavinya.net forum/panolar sayfası bölümü 22 yıl önce yani 2002 yılında kurulmuş, 11 yıl önce 2013 yılında ise aktif kullanımı durmuştur. Güncel/yeni paylaşım yoktur. Yalnızca arşiv/nostalji için yayına açıktır.

okuma üzerine

Derinden Panolarıdır. Lütfen Şiir Yazmayınız.
Cevapla
metalipsis

okuma üzerine

Mesaj gönderen metalipsis »

İyi bir filozof olabilmek için gereken tek şey hayret etme yeteneğidir...

Hızlı okuma düşünmeyle iç içedir. Bir insan ne kadar hızlı düşünüp anlayabiliyorsa, o kadar hızlı okuyabilir.

Verimli okumanın anahtarı, göz jimnastiği yapmak değil, bilgidir.

İyi okuyucu maksimum oranda iyi ( tutarlı ) tahmin yapabilendir. Bilgi birikimimizle tahminlerimizdeki tutarlılık arasında doğru bir orantı vardır.

Bir eserde, anafikir tespit edildiği an, tek tek kelimelerin tespitine gerek yoktur. Kelimeleri, harfleri okumadan okuruz, anafikri de kelimelere takılmadan idrak etmeye alışmalıyız. Zaten bir metindeki imaj ve mesajları aynı anda idrak edemeyiz. O halde imajlardan çok, mesajlara konsantre olmaya alışmalıyız.

İyi okuyucu mana için okur. Mana peşinde olmadıkça sadece ‘ şekiller ’ görürüz. Bir metin sadece kelime ve cümlelerden oluşan bir yapı değildir. Kelime ve cümleler, manaları zihinde uyandıran birer sinyal vazifesi görür.

Birisini anlamak için onun kelimelerini anlamak yetmez, onun düşüncesini ve niyetini de anlamak gereklidir.

Bir metinde iki çeşit bilgi vardır: Görülen bilgi, Görülmeyen bilgi. Görülen bilgi metnin kendisidir. Görülmeyen bilgi ise, metinle ilişkisi olan bütün bilgi birikimi ve tecrübelerdir. Şu halde, ne kadar çok görülmeyen bilgimiz varsa o kadar az görülen bilgiye ihtiyaç duyarız.

Okumak, lokantada bir menüye göz gezdirmeye benzer. Menünün her tarafını okumaz, sadece ihtiyaçlarımız olan şeyleri arayıp buluruz. Ama her metin aynı teknikle okunmaz. Gazete gibi okunmayacak kitaplar vardır, kitap gibi okunacak dergiler de.

Bir eseri okumadan önce belli beklentiler içine girilmelidir. Bu da ön hazırlık olur. Zihinde kitap hakkında ‘ kim?, nerede?, ne zaman?, niçin?, neler yazmış? ’ şeklinde bir çerçeve oluşmalıdır.

Gayesiz okumak sokakta dolaşmaktan farksızdır.
1. Okumak için okumak
2. Öğrenmek için okumak
3. Anlatmak için okumak

Okurlara yapılan tavsiye,
1. Hızlı ol
2. İhtiyacın olanı seç
3. Önceki bilgilerini kullan
metalipsis

Mesaj gönderen metalipsis »

Kültür, edindiğimiz dünya görüşü, onu algılama ve yorumlama şeklimiz olarak ele alınabilir.

Bir toplumun kültür seviyesini ve dünya görüşünü tespit etmek isteyenlerin, o toplumun kullandığı dili incelemeleri yeterlidir.
Eğer yepyeni bir bilgi ile karşılaşırsanız, geçmişte hazırladığınız BİLGİ ÇERÇEVELERİ’nize yeni bir çerçeve ekleniyor, içi tecrübe ve bilgi birikimi fırçası ile boyanır.

Konuşma çok karmaşık bir kabiliyettir ve bu kabiliyeti beynin sadece bir bölümü ile sınırlandırmak, onu bir bölgenin belirli bir fonksiyonu alarak görmek doğru değildir. Çünkü konuşma, sadece düşünceleri kelime haline gelmiş seslerle anlamak ve anlatmak şeklinde tarif edilemez. Konuşma, fikirlerin söz, yazı, şekil, mimik ve hareketlerle anlama ve anlatabilme kabiliyetidir.

Bir kelam veya beyan şu safhalardan geçer.
1. Niyet
2. Tahayyül
3. Tasavvur
4. Teakkul
5. Telaffuz

Söylemek veya yazmak istenilen bir söz önce hayal edilmekte, sonra ana hatlarıyla zihinde oluşmakta, daha sonra akıl yardımı ile organize edilmekte ve en sonunda da sesler veya yazıları halinde vücut bulmaktadır.

Akıllı insan, yanılmayacağını iddia eden ve başkalarının fikirlerine karşı müstağni kalan insan değildir. Akıllı insan, yanılmasının beşeri olduğunu kabullenecek, işlediği hataları düzelten ve değişik düşünceleri değerlendirip onlardan istifade etmesini bilen insandır.
metalipsis

Mesaj gönderen metalipsis »

İnsan, zamanı kullanmayı öğrenmesini başkalarından değil, kendisini eğitmesinden beklemelidir.

Geçmişinden öğrenerek ve ders alarak geleceğe hazırlanabilme kabiliyeti, sadece düşünen ve aklını kullanan insanlara verilmiştir.

Araştırma, iş yapma ve kendini yenileme ihtiyacı duymayanlar zamanlarını, eğlenceler, oyunlar, çay ve kahvehane sohbetleriyle öldürmeyi tercih etmektedirler.

Bizimle bağlantı kuran, haberleşen herkes, aslında çok değerli ve yerini hiçbir şeyin tutamayacağı zamanımızın bir hırsızı veya talan edicisidir. Tabii ki onlar bizim zamanımızı çalarken biz de onların zamanının hırsızı oluruz.

Herkes süreleri belirlenmiş günlük işlerini yerine getirmenin telaşı içinde, 24 altın hükmündeki 24 saatlik sermayesini, ulaşımda, toplantılarda, iş saatlerinde, yemeklerde, alışverişlerde ve diğer koşuşmalarda dağıtıp tüketmektedir.

Örneğin, kaçımız aşağıdaki hesapları yaptı ve ortaya çıkan artı zamanı verimli şekilde kullanmayı denedi. Günde 5 dakika, yılda 30 saat, Günde 1 saat, yılda 15 gün eder. Bir gecede 8 saat uyku, yılda 4 ay uyumak demektir.

Parayı her zaman, zamanın olduğu takdirde yeniden kazanmak mümkün, ama zaman öyle mi? Onun yerine geçecek hiçbir şey yok. Onu israf etmek hayatımızı israf etmeye eşdeğer.

Zaman ustası; kendisine, çalışma hayatına, evine, kültüre ve biyolojik ihtiyaçlarının teminine ayırdığı zaman birimleri arasında dengeyi kurabilen ve hepsini yapabilen kişidir.

Başkalarına HAYIR demesini de bilmeliyiz.
metalipsis

Mesaj gönderen metalipsis »

İletişim kazaları; Bir aracın sürücüsü yolda kendinden başka araç yokmuş gibi davranırsa trafik kazası olur. Bir kimse konuşurken karşısındakini nasıl etkilediğini düşünmeden kendi bildiği yönde istediğini söylerse, trafikte olduğu gibi iletişim kazaları ortaya çıkar. Kazalarda ölenler, yaralananlar olduğu gibi iletişim kazalarında da ayrılanlar, gücenenler, yaralıları; kendi içine kapanıp yalnızlığa gömülenlerde ölenleri oluşturur.

İnsani münasebetler ve iletişim konusunda bilgilendirilmiş ve eğitilmiş kimseler hem kendisini hem de çevresini daha iyi anlar ve değerlendirir.

Günlük hayatta belirli bir sosyal çevre içinde yer alan insanlar farkında olsun veya olmasın birbiriyle iletişim içindedirler. Bu açıdan insanlar belirli bir ilişkiler deseni içine girdiklerini hesaba katarak, çevresinin ve dostlarının düşünce ve anlayışlarını, beklentilerini hesaba katarak davranmaları gerektiğini görebilmelidirler.

İnsanlar hergün kurdukları yüzlerce münasebetler içerisinde kendi benliklerini tanımlarlar. Bu tanımlamaları ya kabullenme, ya reddetme veya umursamama şeklinde olur. Kabullenme veya reddetme kişinin o an içinde kurmaya çalıştığı ilişkinin benimsenip benimsenmediğine işaret eder. Umursamama ise kişinin kendisinin iletişim ve diyalog kurduğu kimselerce önemsenmediğini değersiz olduğunu, kısaca yok olduğunu belirtir.

Psikologlar bir insana dünyanın en dayanılmaz işkencesini yapmak isterseniz, onu umursamamanın baskın olduğu sosyal bir ortama koyun tavsiyesinde bulunurlar.

İnsanlarla diyalog kurarken bedenin duruşu, el ve yüz hareketleri çok önemli mesajlar ihtiva eder.

Yapılan araştırmalar neşeli ve mutlu ifadelerin ağız ve gözle; kızgın ifadelerin kaş ve dudak biçimiyle; hayret ve sürpriz gibi ifadelerin gözle en iyi belirtildiğini ortaya çıkarmıştır.

Gözün kendi başlı başına mesaj kaynağıdır. Bir kişi gözünüze bakıyorsa size ilgi duyuyor demektir. Bir kimse gözünü sizin gözünüzden kaçırıyorsa, sizden birşey saklamak durumunda olduğunu ifade eder. Gözbebeğinin büyüklüğü bakan kişinin baktığı şeye ilgi duyup duymadığını belirtir.

Dokunma hissi de bir insan için yeme içme kadar önemlidir. Sen benim için önemlisin seni yalnız bırakmayacağım mesajı verir.

Sosyal ilişkilerimizde giysilerimiz önemli mesajlar taşır. İnsanlar kıyafetlerine göre karşılanır, fikirlerine göre uğurlanırlar.

İletişimde önemli olan bir diğer nokta da söyleyiş tarzıdır. Yani ses tonu, vurgulamalar ve susmalar gönderilen mesajın anlamını değiştirir.

Sosyal münasebetlerin gerçekleştiği ortamın fiziki özellikleri de önemlidir. Bulunulan yerin özellikleri, büyüklüğü, biçimi, rengi, aydınlatma derecesi, ısısı, sessizliği o mekanda vuku bulan iletişimi etkiler. Bazıları bunun farkında olmasa da kendileri bunlardan etkilenirler.

Kültür de iletişimi etkiler. Önceden bilip tecrübe sahibi olmadığımız kültüre sahip kimselerle diyalog kurarken, kullandığımız kelimelere oldukça dikkat etmeliyiz.

İletişim, belirli bir sosyal ortam içinde yer alır ve bu sosyal ortam toplumun değer ve beklentileriyle şekillenir. Fertler bu sosyal değerlerin ve beklentilerin çoğunun farkında değildir. Fakat fertler kendilerine gelen mesajları bu değer ve beklentilerinin ışığında yorumlar.

İletişimi bozan gürültü çeşitleri:
1. Fiziki gürültü
2. Nörofizyolojik gürültü
3. Psikolojik gürültü, Kişinin o mesele hakkındaki inançları, ön kabullenmeleri ve o an için sahip olduğu hissiyattan oluşur.

Peşin fikre sahip olan bir kişi belirli konularda gönderilen mesajları yorumlarken anlamını değiştirerek farklı yönlere saptırır.
metalipsis

Mesaj gönderen metalipsis »

Eşya ile onu temsil eden kelimeler arasında yeterli doğrulukta bağlantı kurulamazsa, yanılmalar ve hatalar ortaya çıkar. Yaşadığımız dünyada kelime ve kavramlar, eşya ve hadiselerin kompleksliliğini, çok boyutluluğunu ne kadar doğru yansıtır ve aralarındaki ilişkileri ne kadar doğru kurabilirlerse, bizler o kadar doğru düşünme şansına sahip oluruz.

Kelimeler ve sembollerin çok iyi tanımlandığı matematikte yapılan ispatlar, tanımlar ışığında doğru ve kesin kabul edilir. Halbuki kültür, politik ve sosyal dünyayla ilgili konularda, kullandığımız kelimeler bulanık ve iyi tanımlanmamış olduğundan, ortaya çok kesin doğrular çıkamaz. Bu sahadaki meselelerde birden fazla doğru ve alternatif yaklaşımlar çoğu zaman söz konusudur. İyi tanımlanmamış bulanık kelimelerle muhakeme yapmak veya çözüm üretmek, hileli terazilerle tartı yapmaya benzediğinden güvenirliği oldukça azdır.
metalipsis

Mesaj gönderen metalipsis »

Kurnaz insanlar okumayı küçümser, basit insanlar ona hayran olur. Akıllı insanlar da ondan yararlanırlar.
Francis BACON

Bir insan, okuduğunu hayata geçiriyor, hayata katılmayacak şeyler okumuyorsa, zihnini faydalı şeylerle besleyip olgunlaştırıyor ve okuduklarından başkalarını da faydalandırıyorsa tam bir adam seviyesine yükseliyor demektir.

İnsanın hayvaniyeti yemekle, insaniyeti de okumakla olur.
Namık KEMAL

Kur’an’ın ilk emri OKU dur.

Okuma zevkini öğrenen, mesut insandır.
Con HERSEL

Okumasını bilirsen her insanın bir kitap olduğunu görürsün.
W. E. CHANNING

Okuma bir seçim işidir. Öyle rasgele her dergi, her kitap ve her gazete okunmamalıdır. Esasen okuma merhale merhale ele alınmalıdır. İnsanın bebeklik ve çocukluk dönemlerinde aldığı gıdalar nasıl ayrı ayrı özellik taşıyorsa okuyacağı kitaplar da öyledir.

Okunan eserler de kültürden kültüre değişir. Bu kültürler arasında da bir alışveriş ortamı oluşur. Bu ortamın bir takım kaidelerle kontrol edilmesi gerekir. Kültürler arası alışveriş gençler ve halk için doğrudan doğruya olmaz, onlar adına bu alışverişi münevver bir kadronun gerçekleştirmesi gerekir. Onlar seçer, ayıklar, gençlik ve halk da onlardan yararlanırlar.
metalipsis

Mesaj gönderen metalipsis »

Günümüzün kitle iletişim araçları, insanları genellikle kitle psikolojisi içinde davranmaya yönlendirmektedir. Bilgi ağlarının ve bilgi yayma araçlarının önemine paralel olarak dolaylı ve vasıtalı yoldan elde edilen bilgi miktarı artarken şahsi tecrübe yoluyla elde edilen bilgi azalmaktadır. Etkilenme sahası genişlemekte, insanlar, diğerlerinin elde ettiği bilgiyi ve bilgileri kullanmak zorunda kalmakta ve tek başına sonuca ulaşamamaktadır. Bize iletilen bilginin doğru ve yanlış olup olmadığını denetleyemez hale geldik veya getirildik. Oysa kontrolün ve denetlemenin gereğine ve faziletine inanıyoruz. Etki altında kalmak, kolayca kanıvermek beğenmediğimiz davranışlar olmasına rağmen pratikte, hep etki altında kalıyor, kolayca kandırılıyoruz.

Fert kalabalığa girince niçin farklılaşıyor? Kitle hareketlerinde akıldan ziyade his ve heyecan hakimdir. Bu hareketleri başıboş bir yığının hissiyata dayalı taşkınlık hareketleri olarak görmek daha doğru olur.

Fert, kitleye katıldığında, istemeden kaynağını, amacını bilmediği, ancak bildiğini sandığı gösterilere katılır. Kalabalığın hep bir ağızdan söylediği şeyi, sabit hakikat zanneder. Telkin veya etki altında kalan insanlar, gerçekte bir emre veya mesaja uymakla birlikte, kendileri karar verdikleri illüzyonlarını yaşarlar.

Telkinde fikirleri incelemek yoktur, kendi zihninde oluşmuş gibi kabul eder. Herkes neticeyi kendi hür iradesinden bilir. Kitle planında etki veya telkin, fert planında nevroza benzer.

Kitleler, telkine yatkın ve kolay ikna edilebilir bir özelliktedir. Duyguları abartılmış ve basittir. Hoşgörüsüz ve statükocudurlar. Yerine göre hem çok ahlaklı hem de çok ahlaksız olabilirler. Hiçbir şey önceden düşünülmez, engel tanınmaz. Rasyonel düşüne ve doğru yargı gücü kaybolur. Kollektif ruhun etkisinde bir yenilmezlik duygusu belirir. Kör ve zapt edilemez bir güce dönüşen kitle, ipini koparmış sosyal hayvanı andırır. Kitle içinde fertler iradeleriyle hareket etmezler. Şuur dışı davranırlar. Kitle, ferdin muhakeme ve bilgi gücünden de yoksundur. Gerçeklere göre değil imajlara ve illüzyonlara göre düşünülür. Bunu istismar eden sözde kitle önderleri, her türlü temelden yoksun sade iddialarla, tekrar edilen sözlerle ve zihni buluşma mekanizmasının işlemesiyle kitleye hükmederler. Belli sloganları tekrar ederek iddialarını, zihinlere yerleştirirler. Kitlede bir düşünce geçişi başlar ve hipnoza benzer bir durum meydana gelir.

Fertlerin oluşturduğu kalabalıkların sayısı belirli bir sayıyı ( yoğunluk ) aştığında birim alandaki kişi sayısı kontrol edilemez hale gelmeye başlar. Bu açıdan topluluk hareketlerini veya davranışlarını kontrol altında tutmak ve belili hedeflere yöneltmek isteniyorsa, en uygun kişi - mesken - oda sayısını önceden planlamak gerekmekte ve her bir iş için gerekli kişi sayısının kontrol edilebileceği optimum sayıları bulmak şart olmaktadır.

Kitleleri inandırmak için, önce besledikleri hisleri anlamak, bu hislere iştirak eder görünmek, sonra da bu hisleri iptidai ve tedai ile telkin edici bazı hayaller vasıtasıyla değiştirmeye teşebbüs etmek, icabında geri dönmeyi bilmek ve hususiyle uyandırılan hisleri her zaman sezmek lazımdır.
Gustave Le BON

Birisine karşı nefretle dolu bir şahsa, doğrudan doğruya onu müdafaa ile işe başlamak, başlamadan işi bitirmek demektir.

Kitleler akılsızdır. En büyük dehalar dahi, kitle ruh haline büründüklerinde, zekaca vasatın altına düşerler. Zira kitlede his ve duygular hakimdir. Akıl ise sadece bir misafirdir.
metalipsis

Mesaj gönderen metalipsis »

Doğru ve akılcı kararlar vermeyi öğrenebildiğimiz ölçüde, hayatımızı başarılı şekilde sürdürebiliriz.

Karar verme, tarif edip benimsediğimiz kavramlar üzerinde, yine kavramlarla düşünerek varılan hüküm veya çizilen stratejidir.

1. Analitik düşünebilme bütünü daha küçük alt birimlere ayırt edebilme veya analiz edebilme gücüdür. Analizci bir zihniyetin hususiyetleri:
i. Bir sistemi alt birimlerine ayırabildikten sonra her bir alt birimin birbiriyle ve sistemle olan münasebetlerini görüp sembolize edebilme gücüne sahiptir.
ii. Problemin gerçek ve doğru sebeplerini tespit edebilir.
iii. Sistem içinde kararın verilmesinde önemli olan kritik alt birimleri fark edebilir.
iv. Tecrübelerin arkasında yatan prensipleri araştırıp ortaya çıkarabilme gücüne sahiptir.

2. Sentez yönünde heptenci düşünebilme parçaları anlamlı şekilde birleştirerek yeni orijinal bütünler oluşturabilme veya modelleyebilme. Mucitlerde bu düşünce melekesi oldukça inkişaf etmiştir.

Sentez yapabilme kabiliyeti, heptenci ve sistemci düşünce ve yaklaşımla bağlantılıdır. Sistemci düşünen zihinler, ormana baktıklarında, onu bir bütün olarak görürler. Analitik düşünceler ise ormandaki tek tek ağaçları görebilirler. Sistemci düşünenler aşırı derecede analitik olmaktan hoşlanmazlar. Heptenci düşünce bizim idrak ( algılama ) tarzımızı yansıtır. Ayrıca bütün, çoğu kez parçaların toplamından biraz daha fazla birşeyi ifade eder.

Heptenci düşünme, problemi ve hadiseyi zihin ve akıl gözüyle kuşbakışı görebilmeyi sağlar.

Sistemci bir yaklaşıma sahip olan bir kimse, hadiseleri anlamada, hikayeleştirme, şematize hale getirme ve sembolize etme metodunu kullanır. Ekiplerin ve müesseselerin başarısızlığa uğramamaları için problemi ve imkanları hakkında sistemci düşünebilmeleri son derece önemlidir. Hayal edebilme kabiliyeti, heptenci düşünmede faydalı bir rol oynar. Hayal etme kabiliyeti, yeniliğe, icada, risk almaya götürücü bir vasıtadır.

Heptenci düşünce tarzının özellikleri:
i. Her bir hadise kendilerine anlam kazandıran bir çevrede ve muhtevada meydana gelir.
ii. Tabiat - ekosistem, bütünlük, büyüme - gelişme, çevre kavramları heptenci düşünen bir zihnin anafikirlerini meydana getirir.

3. Bir şeyin değerini fark etme, önemini kavrayabilme.

İnsan karar vereceği konuda herşeyi bilemediğinden uzmanların yardımına ve onların meseleyi nasıl değerlendirdikleri konusundaki kriterlere ihtiyaç duyar. Bir uzman kişiden gelen bilgilerin değerini ölçerken onun kriterlerini esas almalıdır. Çünkü, uzman kişinin daha geniş ve derin olan bilgi ve tecrübesini kullanmak genelde daha avantajlıdır.

Kararlarımızın doğru ve akılcı olması için aşağıdaki beş basamaklı planı uygulayabiliriz:
a. Önce hedef ve gaye tespit edilmeli.
b. İlgili gerçekleri, fikirleri, bilgileri toplayıp organize etmeli. Muhtemel problemler ve zaman gibi sınırlayıcı faktörler dikkate alınmalı.
c. Hedefe nasıl ve ne şekilde ulaşabileceğimiz konusunda fikir ve alternatifler üretmeli.
d. Değerlendirme ve karar verme safhasında hedefimize ulaşmada kullanacağımız stratejinin avantaj ve dezavantajlarını tartıp değerlendirmeli. Ön denemeler ve küçültülmüş örnek uygulamalar yapmak oldukça faydalıdır. Bunların ışığında alternatif strateji ve yollardan en iyisi seçilmelidir.
e. Karar vererek, seçtiğimiz strateji ve yolu pratiğe geçirmeli. Karar, uygulama safhasında izleyerek tekrar gözden geçirmeyi de ihmal edilmemelidir.
Cevapla