Lavinya.Net Panolar

the illusionist (sihirbaz)'deki eisenheim rolü ona çok yakışırdı.edward norton'dan daha iyi oynardı.

bu kez ismi ne olucak acaba albümün...
ne kadar güzel oturtacak ismi albümün üzerine...
şarkılarının yanında albümün ismini de merakla bekliyorum...

o buğulu ses:
"gelme dur ne olur gelme kal sana verdiğim çiçekleri yanına al buralar soğuk siyah çirkin karanlık..."
diye akıtıyor sözleri kulaklarımdan...

gripin fena olmaz

sadece onun şarkılarında hüzünlenirken bir yandan da mutlu oluyorum

yok canım abartmışsın...

ne yazdıysam kabul edilmedi ben de sinirlendim aman ya ne uğraşcam dedim abcd yazdım gitti...

dilim tutulurdu bir şey diyemezdim

diğerlerinden ne iyi ne kötü aynı tadı alıyorum yani çok güzel

bilgisayarın başına oturuyorum winampı açıyorum sırasıyla tüm şarkılar çalıyor.sırada lavinya da oluyor.3adika 45 saniye sonra bir de bakıyorum şarkı bitmiş oluyo.anlam çıkarmak için vakit kalmıyo.

hep o ümitle bakarım genelde olmaz ama galiba gerçekten istemek gerekiyo çok istemekten öte...

öyle bir şey olsaydı-ki keşke olmasa- ben biterdim.o kişiyle beraber ben de ölürdüm...tabir yerindeyse duygu ölümü gibi bişey olurdu.beyin ölümü gibi bişey...

kızlara güzel gözükmek için saşlarını uazatanlar az değil.ama ben ne yaparsam kendim için yaparım.saçımı uzatıyorsam kendimi öyle beğendiğim içindir.
rockçıların neden uzattına gelince de yaskaman'a katılıyorum

unutulmuş bir adada gibiyim...kimse yok etrafımda...artık yalnızlıktan sıkıldı,"yalnızlık,yalnızlık!"diye bağıran yüreğim...

untmak hiçte zor birşey değil ki...her insan mutlaka unutur...ama unutma süreleri farklıdır...