Bu sitedeki lavinya.net forum/panolar sayfası bölümü 22 yıl önce yani 2002 yılında kurulmuş, 11 yıl önce 2013 yılında ise aktif kullanımı durmuştur. Güncel/yeni paylaşım yoktur. Yalnızca arşiv/nostalji için yayına açıktır.

YORUMSUZ...

Derinden Panolarıdır. Lütfen Şiir Yazmayınız.
Cevapla
elifce2004

YORUMSUZ...

Mesaj gönderen elifce2004 »

YARALARA DAİR
Yaşlı ve çirkin bir tüccar; karşılığını parayla ödeyeceği zevk
gecesi için olağanüstü güzel, ama taş kalpli bir fahişeye gitmiş...
Sabaha karşı, yaşıl adamın uykuya dalmasını fırsat bilen genç
kadın, soyguncu dostlarını çağırmış. Ne var ki tüccar, tilki uykusundan firladığı gibi olanca gücüyle karşı koymaya, dovüşmeye başlamış. Haydutlar hem kalabalık, hem de işinin ehliymiş. Onu kolayca köşeye sıkıştırmışlar. Ancak ne kadar vururlarsa, bu zayıf ve çirkin bedende yara açılmadığını, can alıcı darbelerin hiç iz bırakmadığını görmüşler...
Bıçaklarını, kılıçlarını çekmişler...
Ancak en keskin bıçak, en acımasız kılıç bile tüccara hiç bir şey
yapamıyormuş.... Sonunda korkup kaçmışlar.... Dövüşü izleyen kadın, yaşlı adamın mucizevi gücünden etkilenmiş, bir kez daha -ama bu kez aşk adına- tüccarla sevişmek istemiş.
Onu hayranlıkla, arzuyla, şefkatle okşamaya başlamış...
Gelgelelim güzel kadının her dokunuşunda tüccarın bedeninde yeni
bir yara beliriyormuş. Dövüşün, darbelerin, bıçakların, kılıçların açtığı
yaralarmış bunlar... İçten bir ilgi ve şefkat görene dek gizli kalmışlar.
Sonunda tüccar kanlar içinde kadının kollarına yığılmış, ölmüş....
Tam bu türden hayatlar yaşamıyor muyuz ? Aşktan bunca korkmamız bu
yüzden değil mi ?
Kimsenin kollarında yığılıp can vermek istemiyoruz.
Çünkü zaten, her yanımız kılıç yaralarıyla dolu.
Ama bir şekilde kapanmış,kabuk bağlanmış yaralar onlar....
Nasıl yapmışsak yapmışız üstesinden gelmişiz...
Ama biri, kabuk tutmuş yaraları okşamaya başladığında, cırt diye
açılıveriyor ve oluk oluk kanama başlıyor yeniden....
Birine teslim olduğumuzda, anlatmaya başladığımızda, içimizi
döktüğümüzde bedenimiz ve ruhumuz kan içinde kalıveriyor....
O yüzden değil mi içimizi tutmamız?
Birisine teslim olmaktan korkmamız? Ortalıkta tedirgin ve gergin
dolanmamız?
"Anlatsam mı, anlatmasam mı?" kararsızlığımız
"Bu sevgi beni acıtır mı?" kuşkularımız....
Her zaman seni üzecek birileri olacaktır. Yapman gereken insanlara
güvenmeye devam etmek, kime iki defa güveneceğini iyi seçmek....

Gabriel Garcia Marquez
SiyahKan

:

Mesaj gönderen SiyahKan »

:shock: :shock: :shock:
metalipsis

Mesaj gönderen metalipsis »

ölümlerin olmadıgı yerlerde insanlar sadece yalanlardan ve mutluluktan bahsederler...
yaşamların olmadıgı yerlerde insanlar varlıktan ve yokluktan bahsederler...
Sıkıntıları elbise yapıp giydigimiz zamanlardaysa sadece hükmü geceye geçenin huzurunu hissederiz...
varlık köprüsünden yokluk sahralarına yürüyenlere...
Kullanıcı avatarı
Bugfixed
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 2607
Kayıt: Cuma, Haziran 21, 2002 11:11
İsim: Murat
Konum: Giresun
Yaş: 43
İletişim:

Mesaj gönderen Bugfixed »

evet güzeldi.
Kullanıcı avatarı
kumralada
Takımdan
Takımdan
Mesajlar: 535
Kayıt: Cuma, Haziran 11, 2004 13:10
Konum: Kocaeli

Mesaj gönderen kumralada »

sevmek yaşamaya mecbur,bizler sevmezsek,yaşamak anlamsızlaşmaz mı?
sevgisiz masallar,şarkılar düşünün,sevgisiz yaşamlar,sevgisiz insanlar,sevgisiz konuşmalar yavanlaşmaz mı?
sevmek yaşamaya mecbur,sevgisizlik akciğersiz kalmak demektir,bir ormanın en temiz yerinde.....



bEN BİR EYLÜL- SEN HAZİRAN
Bir eylüldü başlayan içimde
Ağaçlar dökmüştü yapraklarını
Çimenler sararmıştı
Rengi solmuştu tüm çiçeklerin
Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı
Katar katar gidiyordu kuşlar uzaklara
Deli deli esiyordu rüzgâr
Dağılmıştı yazdan kalan ne varsa
Yaşanmamış bir mevsim gibiydi bahar
Neydi o bir zamanlar
Sevmişliğim, sevilmişliğim
O heyheyler, o delişmenlikler neydi
Ne bu kadere boyun eğmişliğim
Ne bu acıdan korlaşan yürek
Ne bu kurumuş nehir; gözyaşım
Önümdeki diz boyu karanlıklar da ne
Ne bu ardımdaki kül yığını; elli yaşım
Beni kötü yakaladın haziran
Gamlı, yıkık eylül sonuma
Bir ilk yaz tazeliği getirdin
Masmavi göğünle
Cana can katan güneşinle
Pırıl pırıl engin denizinle girdin içime
Çiçekler açtı dokunduğun..
Çimler büyüdü yürüdüğün
Ve güller katmer katmer oldu güldüğün yerde
Başımda senin kuşların kanat çırpıyor şimdi
Oldurduğun yemişlerin ağırlığından
Dallarım yere değiyor
Güneşi batmadan saçlarının
Bir dolunay doğuyor bakışlarından
Gün boyu senden bir meltem esiyor yanan alnıma
Uykusuz gecelerim seninle apaydınlık
Başım dönüyor, off başım dönüyor yaşamaktan
Ölebilirim artık
Ölme diyorsan; gitme kal öyleyse
Sarıl sımsıkı, tenim ol, beni bırakma
Baksana; parmak uçlarım ateş
Lavlar fışkırıyor gözbebeklerimden
Hadi gel, tut ellerimi, benimle yan
Benimle meydan oku her çaresizliğe
Benimle uyu, benimle uyan
Birlikte varalım onuncu aylara
Ben bir eylül,
Sen haziran...
Ümit Yaşar Oğuzcan
Blavinia
Üye
Üye
Mesajlar: 66
Kayıt: Çarşamba, Temmuz 4, 2007 01:07
İsim: nesli
Konum: Aydın

Re: YORUMSUZ...

Mesaj gönderen Blavinia »

güzeldi..evet aslında ne kadar çok kabuk bağlamış yaralarımız var dokunulduğunda kanamaya başlayan..
Cevapla