Kategoriler
Diğer Toplum

12 ADA MESELESİ

12 ADA MESELESİ
Öncelikle bu adalar hangileri; Yüzyıllarca Osmanlı İmparatorluğu idaresinde kalan Ege Denizindeki 12 ada şunlardır.

Ege Adaları
Ege Adaları

  1. Astypalaia – İstanbulya
  2. Halki – Herke, Hereke, Herkit
  3. Kalymnos – Kilimli, Kelemez
  4. Karpathos – Kerpe
  5. Kasos – Kaşot, Çoban
  6. Kos – İstanköy
  7. Leros – İleriye, İleryoz
  8. Nisyros – İncirli
  9. Patmos – Batnaz
  10. Rhodes – Rodos
  11. Symi – Sömbeki
  12. Tilos – İlyaki, İlleki, Papazlık, Piskopi, İlkil

Konum olarak Akdeniz’de yer almakla birlikte On İki Ada grubuna bağlı olan Meis

  • Kastellórizo/Megisti – Meis, Kızılhisar
Kaş ilçesi ve Karşıda Meis Adası
Kaş ilçesi ve Karşıda Meis Adası

Civarındaki adalar:

Adelfoi Syrnas Islets – Kızkardaşlar
Anditilos – Askino
Armathia – Ermeniya, Akça
Alimia – Limoniye, Alimniye, Hırmanlu
Astakidonisia – İstakida adaları
Avgo – Yumurta
Chamili – Kamulin, Kamelya
Divounia (Ouanianisia) – İkikardaşlar
Gialesíno – Yavalsa
Glaros – Laros
Gyali – Sakarcılar, Sakarcalar, Yalı
Kalolimnos – Kalolimni, Kalolimnoz, Kaldimnos
Kandelioussa – Çerte, Kandilli
Kinaros – Ardıçcık, Zenari
Lipsi – İlipsi, Eşekler
Levitha – Koçbaba, Koçpapaz
Liadi Islets – Kendiroz
Marmarás – Marmar, Marmara, Mermer
Mavra – Mavra
Nimos – Miskin
Ofidoussa – Yaban, Yılan
Pachia – Pakya
Pergousa – Pergusa
Plati – Plati
Saria – Doğancık, Sariye, Saros, Misarya
Sesklio – Seskili
Sofrano Islets – Safran adaları (Büyük Safran & Küçük Safran & Soka)
Stroggyli – Birgöz
Syrna – Ardacık, Sirina
Telendos – Telendos
Trianisia – Üçadalar
Meis civarındaki adalar:
Rho – Karaada, Aya Yorgi
Strongyli – Çamada, İpsili

12 ADALAR MESELESİNİ 4 AŞAMALI OLARAK özetlemek gerekirse;

A)
Herşey İtalya’nın 1911 de Osmanlı İmparatorluğu’na ait Trablusgarp yani şimdiki Libya ülkesini işgal etmesi ile başladı. Tüm Kuzey Afrikayı bombardımana tuttu ve çıkartmalar yaptılar.

Bu işgalde İtalya başarılı olamadı ancak İtalya bunla yetinmeyip 12 adayı işgal etti, Beyrut’a ve Çanakkale’ye saldırdı. Donanmasını Ege Denizine çıkardı.

ATATÜRK Trablusgarp'ta
ATATÜRK Trablusgarp’ta

Mustafa Kemal ve silah arkadaşları, Derne’deki Kızılay çadırı önünde (1912)

NOT: Trablusgarp savaşında dünyada ilk kez İtalya savaş uçaklarını kullanmıştır.  16 Ocak 1912 tarihinde uçaktan atılan bomba ile Atatürk sol gözünden yaralandı. Bir ay hastanede tedavi görmesine rağmen bomba yarası Mustafa Kemal’in gözünde kalıcı hasar bıraktı.

1912 yılında Karadağ’ın Osmanlı İmparatorluğuna savaş ilan etmesiyle Balkan Savaşları başlamış oldu. Ege denizinin tamamında artık İtalyan donanması vardı. Bu da Osmanlıya ait olan Makedonya, Karadağ civarına yardım gönderilmesini engelliyordu.
O dönemki Osmanlı İmparatorluğu yönetimi ise mevcut balkan savaşlarını göz önüne alarak İtalya İle 15 Ekim 1912 de Uşi antlaşması imzalandı.
Antlaşmaya göre;

1-Osmanlı İmparatorluğu, Trablusgarp ve Bingazi’deki kuvvetlerini çekecek ve buraları İtalya’ya bırakacak,
2-Osmanlı İmparatorluğu, Trablusgarp’taki Müslümanların haklarını koruyacak,
3-İtalya Krallığı, On İki Ada’yı Osmanlı İmparatorluğu’na geri verecekti.

Ancak Osmanlı İmparatorluğu, Balkan Savaşları’nda On İki Ada’yı Yunanistan’a kaptırma endişesi içinde kaldığı için adaları, savaştan sonra geri almak şartıyla İtalya’ya verdi.

Yorum: Burada ilk olarak zorunluluktan / geçici de olsa 12 adaları elimizle İtalya’ya vermiş olduk.

B) Ancak planlar Osmanlı İmparatorluğunun düşündüğü gibi gitmedi. Artık I. Dünya savaşı başlamıştı. Savaşta Osmanlı İmparatorluğu ve İtalya ayrı saftaydılar.
Savaşın sonunda Osmanlı İmparatorluğu savaşı kaybetti ve 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes antlaşması imzalandı. Bu anlaşma ile artık Osmanlı İmparatorluğu fiilen sona erdi, Osmanlı İmparatorluğunun tüm toprakları yalnızca orta anadolu ve karadenizin bir kısmı harici tamamen işgal edildi. 1920 de SEVR anlaşması Osmanlı İmparatorluğunun Damat Ferit Paşa hükümeti tarafından imzalandı. Bu antlaşma milletin yok oluşuna imza idi. Herşeyin ama herşeyin işgali anlamına geliyordu. Ankara’da TBMM’nin Sevr Anlaşmasına tepkisi çok sert oldu.
23 Nisan 1920, Türk milletinin iradesini temsil eden Birinci Büyük Millet Meclisi kuruldu.
Ankara İstiklâl Mahkemesinin 1 numaralı kararı ile anlaşmaya imza koyan üç kişiyi ve Sadrazam Damat Ferit Paşa’yı idama mahkum etti ve vatan haini ilan etti.

Yorum: Bu aşamada adalar dahil Anadolu’nun bile birçok yeri düşmanca işgal edilmiş, Osmanlı İmparatorluğu tarafından savaşlar sonrası ve devletimizce tanınmayan mondros ve sevr anlaşmaları ile de verilmiş oldu. Bu iki anlaşmaya karşı olarak Milli Mücadelemiz başlayacaktır…

C) Mondros antlaşmasından sonra Anadolu’nun dahi büyük bir bölümü işgal edilmişti, 19 Mayıs 1919’da ATATÜRK’ün başlattığı Türk Kurtuluş Harekatı ve sonrasında Kurtuluş Savaşı ve anadoluyu düşmanlardan arındırınca düşman Mudanya antlaşması (11 ekim 1922) imzalamak zorunda kalmıştır.

Mustafa Kemal, Büyük Taaruz sabahı Afyon Kocatepe'de. (26.08.1922)
Mustafa Kemal ATATÜRK, Büyük Taaruz sabahı Afyon Kocatepe’de. (26.08.1922)
Kurtuluş Savaşında askerler namaz sonrası dua ederken
Kurtuluş Savaşında askerler namaz sonrası dua ederken
Cephede ATATÜRK
Cephede ATATÜRK

20 Kasım 1922’de itilaf devletleri savaş sonrası Osmanlı borçları, Türk – Yunan sınırı, boğazlar, Musul, azınlıklar ve kapitülasyonlar üzerinde uzun görüşmeler yapılmıştır. Ancak kapitülasyonların kaldırılması, İstanbul’un boşaltılması ve Musul konularında anlaşma sağlanamamıştır. Lozan görüşmeleri başlamıştır.

Temel konularda tarafların tavize yanaşmaması ve önemli görüş ayrılıkları çıkması üzerine 4 Şubat 1923’te görüşmelerin kesilmesi savaş ihtimalini yeniden gündeme getirmiştir. Mustafa Kemal Paşa Türk Ordusu’na savaş hazırlıklarının başlamasını emretmiştir. Sovyetler Birliği eğer tekrar savaş çıkarsa bu sefer Türkiye’nin yanında savaşa gireceğini duyurmuştur. Haim Nahum Efendi öncülüğündeki azınlık temsilcileri de Türkiye’yi destekleyerek! arabulucu olmuşlardır. Yeni bir savaşı ve kendi kamuoyunun tepkisini göze alamayan İtilaf Devletleri barış görüşmelerini tekrar başlatmak için Türkiye’yi tekrar Lozan’a çağırmıştır.

Lozan heyeti
Lozan heyeti

24 Temmuz 1923 de Lozan antlaşması imzalanmıştır. Başta Rauf Orbay gidecekken Mustafa Kemal ATATÜRK Mudanya Anlaşmasındaki rolünden dolayı bu görüşmeye İsmet Paşa’yı görevlendirmiştir.
Lozan’da görüşülen konular ve alınan kararlar:

  1. Türkiye-Suriye Sınırı: Fransızlarla imzalanan Ankara Anlaşmasında çizilen sınırlar kabul edilmiştir.
  2. Irak Sınırı: Musul üzerinde antlaşma sağlanamadığı için, bu konuda İngiltere ve Türkiye Hükumeti kendi aralarında görüşüp anlaşacaklardı. Bu anlaşmazlık Musul Sorununa dönüşmüştür.
  3. Türk-Yunan Sınırı: Mudanya Ateşkes Antlaşmasında belirlenen şekliyle kabul edildi. Meriç Nehri’nin batısındaki Karaağaç istasyonu ve Bosnaköy, Yunanistan’ın Batı Anadolu’da yaptığı tahribata karşılık savaş tazminatı olarak Türkiye’ye verildi.
  4. Adalar: Midilli, Limni, Sakız, Semadirek, Sisam ve Ahikerya adaları üzerinde Yunan hakimiyeti hususunda Osmanlı Devleti’nin imzalamış olduğu 1913 tarihli Londra Antlaşması ve 1913 tarihli Atina Antlaşması’nın adalar hakkındaki hükümleri ve 13 Şubat 1914 tarihinde Yunanistan’a bildirilen karar, adaların askeri gayelerle kullanılmaması şartıyla aynen kabul edilmiştir. Anadolu kıyısına üç milden az mesafede bulunan adaların ve Bozcaada, Gökçeada ile Tavşan Adaları üzerindeki Türk hakimiyeti kabul edilmiştir.Uşi Antlaşması ile 1912 yılında İtalya’ya geçici olarak bırakılan Oniki Ada üzerindeki bütün haklarımızdan onbeşinci maddeyle İtalya lehine feragat edilmiştir.
  5. Türkiye-İran Sınırı: Osmanlı İmparatorluğu ile Safevî Devleti arasında 17 Mayıs 1639’da imzalanan Kasr-ı Şirin Antlaşması’na göre belirlenmiştir.
  6. Kapitülasyonlar: Tamamı kaldırıldı.
  7. Azınlıklar: Lozan Barış Antlaşması’nda azınlık, Müslüman olmayanlar olarak belirlenmiştir. Tüm azınlıklar Türk uyruklu kabul edildi ve hiçbir şekilde ayrıcalık tanınmayacağı belirtildi. Antlaşmanın 40. maddesinde şu hüküm yer almıştır: “Müslüman olmayan azınlıklara mensup Türk uyrukları, hem hukuk bakımından hem de uygulamada, öteki Türk uyruklarıyla aynı işlemlerden ve aynı güvencelerden yararlanacaklardır. Özellikle, giderlerini kendileri ödemek üzere, her türlü hayır kurumlarıyla, dinsel ve sosyal kurumlar, her türlü okullar ve buna benzer öğretim ve eğitim kurumları kurmak, yönetmek ve denetlemek ve buralarda kendi dillerini serbestçe kullanmak ve dinsel ayinlerini serbestçe yapma konularında eşit hakka sahip olacaklardır.” Batı Trakya’daki Türklerle, İstanbul’daki Rumlar dışında, Anadolu ve Doğu Trakya’daki Rumlar ile Yunanistan’daki Türkler’in mübadele edilmeleri kararlaştırıldı.
  8. Savaş tazminatları: İtilaf Devletleri, I. Dünya Savaşı nedeniyle istedikleri savaş tazminatlarından vazgeçtiler. Türkiye, tamirat bedeli olarak Yunanistan’dan 4 milyon altın talep etti, ancak bu istek kabul edilmedi. Bunun üzerine 59. maddeyle Yunanistan savaş suçu işlediğini kabul etti ve Türkiye tazminat hakkından feragat etti ve sadece savaş tazminatı olarak Yunanistan, Karaağaç bölgesini verdi.
  9. Osmanlı’nın borçları: Osmanlı borçları, Osmanlı İmparatorluğundan ayrılan devletler arasında paylaştırıldı. Türkiye’ye düşen bölümün taksitlendirme ile Fransız frangı olarak ödenmesine karar verildi. Düyun-u Umumiye idare heyetinde bulunan yenik Alman İmparatorluğu ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu devletlerinin temsilcileri idare kurulundan çıkartılmış ve kurumun faaliyeti devam ettirilerek antlaşmayla birlikte yeni görevler verilmiştir. (Lozan Barış Antlaşması madde 45,46,47…55, 56).
  10. Boğazlar: Boğazlar, görüşmeler boyunca üzerinde en çok tartışılan konudur. Sonunda geçici bir çözüm getirilmiştir. Buna göre askeri olmayan gemi ve uçaklar barış zamanında boğazlardan geçebilecekti. Boğazların her iki yakası askersizleştirilip, geçişi sağlamak amacıyla başkanı Türk olan uluslararası bir kurul oluşturuldu ve bu düzenlemelerin Milletler Cemiyeti’nin güvencesi altında sürdürülmesine karar verildi. Böylece Boğazlar bölgesine Türk askerlerinin girişi yasaklandı. Bu hüküm, 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile değiştirilmiştir.
  11. Yabancı okullar: Eğitimlerine Türkiye’nin koyacağı kanunlar doğrultusunda devam etmesi kararlaştırıldı.
    Patrikhaneler: Dünya Ortodokslarının dini lideri durumundaki patrikhanenin Osmanlı Devleti zamanındaki bütün ayrıcalıklarının kaldırılarak sadece dini işleri yerine getirmek şartıyla ve bu hususta verilen sözlere güvenilerek İstanbul’da kalmasına izin verildi. Ancak antlaşma metnine patrikhanenin statüsü hususunda tek bir hüküm konulmadı.
  12. Kıbrıs: Osmanlı Devleti Ruslara karşı İngilizleri yanına çekebilmek için 1878 yılında Kıbrıs’taki hakları saklı olmak şartıyla geçici olarak Kıbrıs’ı İngiltere idaresine vermişti. İngiltere I. Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine 5 Kasım 1914’te Kıbrıs’ı topraklarına kattığını resmen açıkladı. Osmanlı Devleti bu kararı tanımadı. Türkiye Lozan Antlaşması’nın 20. maddesiyle Kıbrıs’taki İngiltere egemenliğini kabul etti.

Mustafa Kemal ATATÜRK Nutuk eserinde bu antlaşma ile ilgili olarak ; “Bu antlaşma,Türk milletine karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın şonuçsuz kaldığını bildirir bir belgedir.Osmanlı Tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasi zafer eseridir.” demiştir.

Yorum: Bu aşamada da ihtilaflı olan adaları askeri gayelerle olmamak şartıyla vermiş olduk. Bu antlaşmadaki kazanımların yanında kaybedilen hususlardan birisi idi. Ancak ihtilaf sürecekti..

D)
II. Dünya savaşı sonuna kadar 12 ada İtalyanlarda kaldı. II. Dünya Savaşı süresince Türkiye Cumhuriyeti savaşa girmeme / tarafsızlık eğilimi sebebiyle çeşitli politika değişikliklerine gidilmiştir. Mihver ve müttefik devletlerin isteklerine rağmen Türkiye Cumhuriyeti, fiilen savaşa katılmaksızın 23  Şubat 1945 tarihinde resmen savaş ilanı ile yetinmiştir. Ancak zaten ta baştan süren “tarafsızlık”, “denge politikası” ilkeleri en fazla müttefikler tarafının işine geliyordu. İtalyanlar 2. dünya savaşında kaybeden tarafta olunca, 1946 yılında Paris’te yapılan Barış görüşmelerinde 12 Ada’nın İtalya’dan alınarak Yunanistan’a verilmesi gündeme geldi. Onlara göre adalarda yaşayan nüfusun büyük çoğunluğu rum idi.
12 Ada ile ilgili kararın verildiği Paris Barış Konferansına aslında Türkiye de resmen davet edilmişti. Ancak İsmet İnönü’nün başkanlığında toplanan hükümet konferansa katılmama yönünde bir karar aldı.İnönü savaşa girmeyen Türkiye’nin savaş sonunda herhangi bir çıkar peşinde koşmayacağını söylüyordu.
10 Şubat 1947’de İtalya Paris Antlaşmasını imzaladı. Bu antlaşmayla 12 Adayı  silahsızlandırılmak şartıyla Yunanistan’a bırakıldı. Türkiye bu kararı beş gün sonra 15 Şubat 1947 tarihinde kabul etti.

Yorum: Bu aşamada masaya dahi oturmadan adalar verilmiş oldu. Oysa ki Türkiye Cumhuriyeti II. Dünya savaşı sonlarına doğru savaşa kağıt üzerinde ancak resmi olarak katılmış ve savaş sonunda kazanan tarafta idi. İsmet Paşa konferansa katılmış olsa en azından bazı adalar biz de kalmış olabilir ve adalarla ilgili en azından bir görüşme sağlanabilirdi. Yapılmadı. Ortada bir hukuksuzluk vardı, Batı Trakya bölgesi çoğunluğunun Türk ve Müslüman olmasına rağmen Yunanistan’da daha önce bırakılmıştı, burada da çoğunluğu yunan diye yunanlarına bırakılmak istendi, konferansa katılmış olunsa illaki bu karşılaştırmalarla hakkımızı arayabilirdik ancak yapılmadı.

Özetle böyle arkadaşlar…

“12 ADA MESELESİ” için 8 yanıt

Karaağacı mudanya antlaşmasında kazanmışken. Lozanda, yunanın savaş tazminatına karşılık karaağacı ( kendi toprağımızı) bize savaş tazminatı olarak kakaladılar. Lozan antlaşmasının başarı mı diye karşılaştırmak misaki milli sınırlarımız ile mukayese edilmelidir. Sevr sadece osmanlı hükümeti imzalamış ne varki başka imzalayan bir hükümet ve devlet yoktur. Dolayısı ile sevr proje bazında kalan bir tasarıdır.

Oniki Adalarla ilgili olarak Yunanlılara karşı elimize geçen en büyük fırsat olarak; 1897 Türk-Yunan savaşında hezimete uğratılan Deli Yannis in zımbalanmasından sonra 2. olarak 12 Adalar konusunda önümüze çıkan ve 1912 “Uşi ” anlaşması ile kendi hanemize bırakılmak üzere pamuk ipliğine bağlanan fırsat; -maalesef İsmet İnönü tarafından- gerek Lozan Barış Antlaşması ve gerekse 1947 Paris Barış Anlaşması ile Yunanlılara açıktan peşkeş çekilmiştir. Üzücü bir durum. Bu duruma “ihanet” diyenlere hak vermemek mümkün değil.

İşin kisadan özeti, geçmişte de olduğu gibi şimdi bile içimizdeki mevkii sahibi olmak için , sözde bizim insanımız olan kişilerin.ulkelerini kendi arzuları için düşmana satması aynen şimdiki siyasetçilerin bazıları gibi.
Bazı kişilerin aksine ben İsmet İnönü nün vatan haini olduğunu başta Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere vatana ihanet eden birisi olarak ilan edilmesi nden yanayım.biraktigi mirasinida arkasından gelen şuandaki muhalefet devam ediyor.
Bunlardan kurtulsak , kimse bizim olanı bizden kağıt üstünde oyunlarla alamaz.ne işimiz var orda,ne işimiz var burda diyen adamlar devlet yönetmeye yelteniyor.mazallah olurlarsa Ege bölgesine bizi mahkum ederler onuda bize yine kağıt üstünde şartlı verirler .bunuda eski hükümetlerin suçu diye millete yutturmaya çalışırlar.Rabbim islah etsin vatana ihanet edenleri kim olursa olsun ister ben olayım ister anam babam.

Hikaye bu ya,adamın biri satışa çıkarılan bir mala müşteri olmuş,satıcıya sormuş ‘sattığın bu mal babandan mı kaldı yoksa sen mi çalışıp kazandın’ ,karşı taraf ‘ne alakası var’diyince ‘babandan kaldı ise kolay satarsın.pazarlık yaparak ucuza alabilirim,yok sen alın teriyle yaptın ise pahalıya patlar,gücüm yetmez….’hikaye işte…teşbihte hata olmaz derler ya…

Tamam gözümüzün önündeki adaların yünanlılara ait olması sinir bozucu ama neden şu ülkeyle oturup iki tarafın yararına anlaşma yapmaya çalışmıyoruz .mesela doğrudan avrupaya geçiş için altarnatif köprü olur.(Türk-Yunan işletmesiyle) Belki aradaki pasaport sorunu çözülebilir.Sonuçta bakarsak , kültürel olarak pek farklı sayılmayız adamlarla hem.Bu düşmanlığımızın aksine gayet te iyi dostluk kurabiliriz.Petrol zengini arapların dosluğundan ziyade bunu tercih ederim.Bu işe tabi ilk önce yemeklerimizin ortak miras olduğunu kabul ederek başlayabiliriz.(bkz. baklava-baklavaki)

Ya şu olay saçam geliyor.İngiliz geliyor , gel sen işgal et diyor ; Almanlar geliyor gel sen işgal et diyor.Bu biraz Türkiyeyi 2. Dünya savaşına kendi tarafında sokmak istemeleriymiş gibi geliyor, ki büyük ihtimal doğru.Savaş bitince ne oldu da İngilizlerin bakış açısı değişti ,bu topraklarda yünanlar fazla ,asıl yünanlar hakediyor diye düşünmelerine neden olucak.Ben size söyleyim savaş bitti , artık kim takar Türkiyeyi.Yani o toplantılara katılsaydık ta bir şeyin değişiceğini sanmıyorum ,uluslararası anlamda rezil edildiğimizle kalırdık.( Savaşta sen tarafsız ol bitince gel pay iste, yok ya .Yedirmezler gerekirse 1 tane asker koyarlar bizim derler.)Unutmayın bu İngilizler hiç bir şeyi karşılıksız yapmaz.Bkz. Musul.

Burnumuzun dibindeki adaları ta ne kadar uzaktaki elin yunan gavuru aldı şuan pasaport olmadan giremiyoruz…

Haritaya bakınca insan her şeyi anlıyor zaten.Savaşta galibiz güya Yunan bizi çembere almış.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.